boşluğu aldatan
uğultu ıssızlığı evrenin,
biliyorum,
bir avuç
dumanı tüten sevinç,
ertelenmiş günler
ve hep umutlu
bekleyiş…
yok oluşa
direnen uzun soluklu
sözcükler,
yelelerinde küskün
çocuklar, acemi düşler…
gidiyorum şiir,
köksüz bir ağaç
gibi,
çölü arayan
akrebin hasım boğumlarıyla,
mağarada ölümü
bekleyen filler kadar
dingin,
tökezleyip
de hayatı kırılmış
bir atın,
kuşları izleyen
gözlerinde gidiyorum.
güneşi kararmış
gezegenlerin yalnızlığı,
akordeon ezgisiyle
beklenen mutlak son.
çığlık çığlığa
ceviz toplayan çocuklar,
yağmurlardan sonra
belleğe işleyen koku,
topraktan uç
vermiş kaygısız anılar…
gidiyorum şiir,
ağaçsız bir güz
gibi,
dökülen imgelerin
çürük tohumlarıyla,
unutuş ilmeklemiş
sevgililer gibi dingin,
vurulup da
kana şaşırmış bir serçenin
kanadında titreyen
gökyüzüyle gidiyorum.
tükendikçe şiire
kesen sinsi safra,
kayba sefer
eyleyen sözcüklerle gidiyorum.
Murathan ÇARBOĞA
2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder